Baş ve Boyun Kanserinde Sıvı Biyopsi: Kan, Tükürük ya da Her İkisi?

Baş ve boyun yassı hücreli karsinomu (HNSCC), dünya genelinde en yaygın altıncı kanser türü olup, görülme sıklığı sürekli artmaktadır. Tütün, alkol kullanımı ve insan papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonu, bu kanserin başlıca nedenleri arasında yer alır. Yerel nüks ve metastaz, HNSCC hastalarında ölümün ana sebeplerindendir ve hastaların yaklaşık %50’sinde bu durumlarla karşılaşılır. Özellikle uzak metastaz, hastaların %10’unda görülür ve teşhis konulduğunda medyan sağkalım süresi yaklaşık 10 ay ile sınırlıdır (Pisani et al., 2020). Son yıllarda, sıvı biyopsi, kanser yönetiminde devrim yaratan bir yöntem olarak öne çıkmıştır. Bu yöntem, kan ve tükürük gibi biyolojik sıvılardan elde edilen nükleik asitlerin analiz edilmesini sağlayarak, minimal invaziv bir şekilde erken teşhis, minimal rezidüel hastalığın tespiti ve tedaviye yanıtın gerçek zamanlı izlenmesini mümkün kılmaktadır.

Sıvı Biyopsi Nedir ve HNSCC’de Nasıl Kullanılır?

Sıvı biyopsi, kanser hastalarından alınan biyolojik sıvılarda (kan, tükürük vb.) tümör kaynaklı genetik materyallerin tespitine dayanan bir yöntemdir. HNSCC hastalarında, bu yöntem sayesinde hastalığın ilerleyişi izlenebilir, nüks veya metastaz riski önceden tahmin edilebilir ve tedavi yanıtları değerlendirilebilir. Özellikle, sıvı biyopsinin minimal invaziv olması, cerrahi sonrası hastalarda seri izlem için ideal bir araç haline gelmesini sağlar. Bu yöntem, hastalığın erken evrede tespit edilmesini ve tedavi planlamasının daha etkin yapılmasını destekler (Markou et al., 2022).

Precision Clinical Medicine dergisinde 2025 yılında yayımlanan bir çalışmada, İtalya’daki IRCCS Regina Elena Ulusal Kanser Enstitüsü’nden araştırmacılar, sıvı biyopsinin HNSCC hastalarında nasıl kullanılabileceğini bir vaka üzerinden incelemiştir. Çalışma, 69 yaşındaki bir erkek hastanın orofarenks (dil kökü) kanseri vakasını ele alarak, sıvı biyopsinin hem kan hem de tükürük örneklerinde TP53 mutasyonlarını ve mikroRNA (miRNA) ekspresyonlarını izlemek için nasıl kullanılabileceğini göstermiştir (De Pascale et al., 2025).

Vaka Çalışması: Tükürük Kan’a Karşı

Söz konusu hasta, HPV negatif, ağır sigara içicisi (35 yıl boyunca günde 30 sigara) ve alkol kullanmayan bir bireydi. Dil kökünde pT4aN3bG3 evresinde bir kanser lezyonu tespit edilen hasta, subtotal glossektomi, boyun diseksiyonu, adjuvan radyoterapi ve haftalık sisplatin tedavisi almıştır. Tedaviden 3 ay sonra sol iliak kanatta metastatik bir lezyon saptanmış ve hasta pembrolizumab tedavisi almış, ancak sağlık durumu hızla kötüleşerek vefat etmiştir.

Araştırmacılar, hastanın moleküler evrimini izlemek için şu örnekleri toplamıştır:

  • Primer tümör, metastatik lenf nodu ve iliak kanat metastazı dokuları
  • Histolojik olarak tümör içermeyen lenf nodları ve rezeksiyon sınırları
  • Cerrahi öncesi ve sonrası, tedavi sonrası ve takip sırasında alınan plazma örnekleri
  • Cerrahi öncesi, tedavi sonrası ve takip sırasında alınan serum ve tükürük örnekleri

Çalışmada, TP53 genindeki p.R342* mutasyonu, dijital PCR (dPCR) teknolojisi kullanılarak analiz edilmiştir. Bu mutasyon, HPV negatif HNSCC hastalarının %70-80’inde görülen en yaygın genetik değişikliktir. Ayrıca, miR-21-3p, miR-21-5p, miR-96-5p ve miR-429 gibi miRNA’ların ekspresyon düzeyleri de incelenmiştir. Bulgular, tükürük örneklerinin, kan plazmasına kıyasla kanser nüksünü ve metastazı öngörmede daha hassas olduğunu göstermiştir. Özellikle, tükürükte TP53 p.R342* mutasyonunun varyant alel frekansı (VAF), metastazın klinik olarak tespit edilmesinden 2 ay önce artmış ve miRNA ekspresyonlarında da eş zamanlı bir yükselme gözlenmiştir (De Pascale et al., 2025).

Neden Tükürük Daha Hassas?

Tükürüğün kan plazmasına üstünlüğü, kanserli lezyonlara olan anatomik yakınlığından kaynaklanıyor olabilir. Baş ve boyun bölgesindeki tümörler, tükürükle doğrudan temas halindedir ve bu nedenle tümör kaynaklı genetik materyaller tükürükte daha erken ve yüksek konsantrasyonlarda tespit edilebilir. Çalışmada, miRNA-429’un yalnızca tükürükte tespit edilmesi, bu biyolojik sıvının özgün bir biyobelirteç kaynağı olabileceğini göstermiştir (Shanmugam et al., 2021).

Sıvı Biyopsinin Geleceği

Bu çalışma, sıvı biyopsinin HNSCC hastalarında genetik ve genetik olmayan değişikliklerin eş zamanlı tespitinde etkili bir yöntem olduğunu ortaya koymuştur. Tükürük ve kanın kombine kullanımı, hastalığın seyrini daha iyi anlamayı ve nüks veya metastazı öngörmeyi sağlayabilir. Gelecekte, sıvı biyopsi, HNSCC hastalarının prognostik ve terapötik yönetiminde önemli bir rol oynayabilir. Ancak, TP53 mutasyon analizinin klinik relevansını belirlemek için spesifik VAF eşik değerlerinin tanımlanması gibi zorluklar devam etmektedir (De Pascale et al., 2025).

Sıvı biyopsi, minimal invaziv yapısıyla hastaların yaşam kalitesini iyileştirme potansiyeline sahiptir. Özellikle, cerrahi sonrası izlemde ve tedavi yanıtlarının değerlendirilmesinde güvenli ve etkili bir araç olarak kullanılabilir. Nadir hastalıklar ve kanser türleri üzerine çalışan araştırmacılar için bu yöntem, erken teşhis ve kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarını destekleyen umut verici bir teknolojidir.

Kaynaklar

  1. De Pascale, V., Ganci, F., Leone, F., et al. (2025). Liquid biopsy in head and neck cancer patients: blood, saliva, or both? Precision Clinical Medicine, 8, pbaf005. https://doi.org/10.1093/pcmedi/pbaf005
  2. Pisani, P., Airoldi, M., Allais, A., et al. (2020). Metastatic disease in head & neck oncology. Acta Otorhinolaryngol Ital, 40, S1-86.
  3. Markou, A., Tzanikou, E., Lianidou, E. (2022). The potential of liquid biopsy in the management of cancer patients. Semin Cancer Biol, 84, 69-79. https://doi.org/10.1016/j.semcancer.2022.03.013
  4. Shanmugam, A., Hariharan, A.K., Hasina, R., et al. (2021). Ultrasensitive detection of tumor-specific mutations in saliva of patients with oral cavity squamous cell carcinoma. Cancer, 127, 1576-89. https://doi.org/10.1002/cncr.33393

Yorum yapın